
Futbolu çok severim ama bu güne kadar bloğumda hiç futboldan bahsetmedim.. Ben İstanbul'un sarı-kırmızı renklerine bağlandım ve bununla tüm Galatasaray'lılar gibi gurur duyuyorum.. Bu gurur sadece Galatasaray'lıların değil tüm Türkiye'nin duyacağı bir gurur aslında.. Burda kastetmek istediğim elbetteki "herkes Galatasaray'lı olsun" demek değil.. Ama herkesin bildiği gibi zamanında Avrupa'nın Fatihi, 2002 Dünya Kupası'nda 11 miilimizin 7'sinin Galatasaray kökenli olması, gibi çeşitli başarı ve ülkemizin tanıtımı açısından herkes tarafından takdir gören bir marka oldu Galatasaray..
Lamı cimi yok.. Tesadüfle alakası hiç yok.. Galatasaray 2000 yılı itibariyle UEFA Kupası'nı aldı ve Türk futbolunda adeta bir devrimi gerçekleştirdi.. Hatta Gheorghe Popescu, Fatih Terim'in İtalya Seferi'ne çıktıktan sonra Fatih Hocaya "Hocam siz gitmeseydiniz Şampiyonlar Ligi'ni alırdık" demesi çok şey ifade ediyor.. Bende buna inanıyorumki, Türkiye'de ve Dünyada birçok futbol otoritesi "Galatasaray Dünyanın En İyi takımı" diyordu.. Galatasaray bunu da kanıtladı.. O yıl Galatasaray önce Şampiyonlar Ligi Şampiyonu Real Madrid'in ardından 2., sonraki ayda Real Madrid'i geçip 1. sıraya oturuyordu..
Sonrasında takım git gide bozuluyor, genç yıldızlar Avrupa klüplerine gidiyor, takımın temel direği sayılacak oyuncularda futbola veda ediyordu.. Galatasaray öyle bir durumdaydıki kiralık fubolcularla 3. yıldızını takma şerefine ancak böyle erişebiliyordu..
Avrupa maçlarından da Şampiyonlar Ligi'nde Real Madrid'e karşı çeyrek finalde eleniyor ve ondan sonra Avrupa'da bazı hezimetlere uğruyordu..Tromso ve Leverkusen örnekleri hala hafızalarda maalesef..
Ve gün geldi çattı Adnan Polat Galatasaray başkanlığına oturdu.. Taraftarın büyük sempatisi olduğu biriydi Adnan Polat.. Adaşı Adnan Sezgin ve Haldun Üstünel ile beraber gelen başkanın takımın başına getirdiği isim Michael Skibbe'ydi.. Skibbe Şampiyonlar Ligi'nde gruplara kalamayarak kredisini baştan fazlasıyla tüketti.. Ve geçtiğimiz pazartesi günü görevine son verildi.. Bunun sebepleri arasında Kadıköydeki Fenerbahçe derbisini kaybetmek, Avrupa'da istenen başarıyı (Şampiyonlar Ligi) elde edememesi, kupadan eleniş, 2. yarıda yaşanan puan kayıplarının kısmende olsa zora giren lig şampiyonluğu diyebiliriz..
Artık Bülent Korkmaz dönemi başladı ve takıma söz geçirebilecek birinin varlığı taraftarı memnun edecek.. 26 Şubat Perşembe günü Ali Sami Yen Stadı'nda yapılacak olan UEFA Kupası 3. Tur Rövanş mücadelesinde Girondinis de Bordeaux takımıyla ilk sınavını verecek Bülent Hoca.. Hep duymuşsunuzdur Galatasaray bu sene hedef olarak Kadıköydeki Final'i kazanmayı planlıyor.. Yıllardır Skor(!!) basını ve otoriteler her sene "bu sene hedef final" derlerdi.. Bu sene hedefin "Kupayı Kazanmak" olması ümit verici çünkü; "inanmak başarmanın yarısıdır"..
Gelelim Kupa'yı alma meselesine.. Galatasaray derin ve kaliteli bir kadroya sahip.. Bu kaliteli kadro Şampiyolar Ligi klasında olduğu bir gerçek.. Ama sezon başından sezon süresince de sakatlıklar çok fazla belini büktü Galatasaray'ın..Özellikle savunma hattında ciddi sakatlıklar meydana geldi.. Benim savım şu yönde; Galatasaray Bordeaux'yu elerse baş edemeyeceği rakip yok.. Bordeaux Fransa League 1'de şampiyonluk mücadelesi veriyor.. Yani rakip ciddi.. Ayrıca böyle bir Bordeaux bir daha kolay kolay gelmez.. Tamamen lige odaklı bir takımlar ve "turu geçersekte bu işin cilası olur" diye bu maça bakıyorlar.. Başka bir etkende en iyi oyuncuları denilebilecek Yoann Gourcuff ta kadroya alınmadı.. Galatasaray yeni hocasının moraliyle, Ali Sami Yen Stadı'ndaki seyircisinin desteğiyle bu turu geçer ve finale doğru yürüyüşüne başlar diye düşünüyorum.. Bakalım Galatsaray taraftarının bu denli inandığı başarıyı gerçekleştirebilecek mi??
Futbol ile ilgili yazılarıma devam edeceğim.. Yazması bayağı keyifli geldi :)
3 yorum:
hee hee :D
şaka bi yana o eskiden di be aslan...
eski günlere dönüş yakındır timsahcık.. :O)
kadıköyde o kupayı kaldırmak :D ah fener artık onu nasıl temizler bilmiyorum ..bizi kadıköyde 10 0 yensede gam yemem artık
Yorum Gönder